29 Mayıs 2018 Salı

Söz veriyorum memleketi soyacağım diyen cumhurbaşkanı…



Cumhurbaşkanı adayı miting kürsüsüne çıktı, açık açık “yolsuzluk yapacağım, söz veriyorum çalacağım, memleketi soyup soğana çevireceğim” dedi. Miting alanı alkıştan yıkıldı.
Televizyona çıktı, alenen “ayrım yapmayacağım, istisnasız hepinizi soyacağım, birazını size dağıtacağım, lütfen beni uğraştırmayın, paralarınızı doğrudan cebime gönderin” dedi. İzlenme rekoru kırdı.

*

Garibanların gözüne sokarcasına aşırı büyük bir altın saat takıyordu, aşırı büyük bir yüzük kullanıyordu.

*

Üniversite diploması sahteydi.

*

Mega projeleri vardı.
“Gelişmiş ülkelerin şehirlerinde birer tane metro var, benim vizyonuma yetmez, şehirlerimize üçer tane metro yapacağım” dedi.
“Başkentimizde havalimanı var ama, ben başkentimize beş tane daha havalimanı yapacağım” dedi.
“Başkentimizde deniz yok ama plaja ihtiyacımız var, denizi getireceğim, başkentimizin sahili olacak” dedi.
“Lamborghini fabrikası açacağım” dedi.
“Bana oy veren herkese elden nakit para vereceğim” dedi.
“Maaş ödemeyeceğim ama herkese iş vereceğim” dedi.
“Emeklilerin masraflarını azaltmak için ötanazi merkezleri kuracağım, emekliler ölürse hiç masrafları olmaz” dedi.

“Trump'la Putin yakın arkadaşlarımdır, doğu bloğuyla batı bloğunu barıştıracağım, dünyanın lideri olacağım” dedi.
“Sadece kendi çıkarlarım için hareket edeceğim, aklınıza hayalinize gelmeyen yalanlar söyleyeceğim, 50 yıl iktidarda kalacağım” dedi.
“İktidardaki ilk icraatım olarak sevgilimi first lady yapacağım” dedi.
“Kamuoyu araştırma anketi yaptırmama gerek yok, cumhurbaşkanlığı seçimini kazandığımı zaten falcılar açıkladı” dedi.

*

Yüzde 10 oy aldı!*

Evet… Sırbistan'da geçen sene yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde, bu vaatlerde bulunan cumhurbaşkanı adayı yüzde 10 oy aldı.

*

11 aday vardı.
“Söz veriyorum memleketi soyacağım” diyen aday üçüncü oldu, ikinciliği kıl payı kaçırdı.

*

İsmi, Luka Maksimoviç.
Komedyen!

*

Vatandaşın gözünün içine baka baka yalan söyleyen sahtekar politikacıları toplumun yüzüne vurmak için resmen aday olmuştu.

*

Kendisine oy verenlerin tamamı gençlerdi!

*

Peki, kendisine oy veren gençler aslında “komedyen” olduğunu, düzenbaz politikacılarla alay etmek için aday olduğunu bilmiyorlar mıydı? Elbette biliyorlardı. Zaten asıl o nedenle oy verdiler.

*

Sandık başında röportajlar yapıldı.
“Yalan söylediğini saklamayan sahte bir aday, doğrular hakkında yalan söyleyen gerçek bir adaydan daha namusludur” dediler.

*

Türkiye'de haber bile olmadı.
Ama, dünya basınında büyük yankı uyandırdı.

*

“Demokrasi kültürü” açısından enteresan ötesi bir gelişmeydi.
Tarihte örneği olmayan “ibret verici” bir seçimdi.
Hırsız politikacılara karşı eşi benzeri görülmemiş bir isyandı.

*

İdeolojilerden bağımsız.
Sosyal sınıflardan bağımsız.
“Kuşak” isyanıydı.

*

Gençler artık, kendilerini şapşal yerine koyan yalancı tiplere oy vermek istemiyor.
Gençler artık, kendilerinden daha eğitimsiz laf ebeleri tarafından yönetilmek istemiyor.
Gençlerin tırışkadan vaatlere karnı tok.

*

Günümüz dünyasında “demokrasi”yi tehdit eden en önemli tehlike, ahlaksız politikacılardır… Gençler bunun farkında.

*

Siber çağdan önce, internetin olmadığı günlerde, bilgiye cep telefonundan ulaşamadığımız dönemlerde, gençleri ebeveynleriyle birlikte sürü gibi gütmek mümkündü… Artık değil.

*

“Felaket veya saadet getirsin, sonu güzel veya çirkin olsun, daima hakikatten ayrılmayan” siyasetçiler arıyor gençler.
“Hakikatin ta gözünün içine bakan” siyasetçiler arıyorlar.

*

İlla seçimi kazanacak değil…
Asla gerçeği kaybetmeyecek siyasetçiler arıyorlar. 

                                                                                         30.05.2018
                                                                                YILMAZ ÖZDİL
                                                                                       SÖZCÜ

Meral Akşener, yaptırdığı anket sonuçlarını açıkladı


“YSK'ya talimat gittiğini duyum aldık"


İyi Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Meral Akşener KRT’de yaptırdığı anketle ilgili olarak bilgi verdi. Akşener, Millet İttifakı'nın Cumhur İttifakı'nı geçtiğini söyledi ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci tura kalacağını ifade etti.

Akşener, gazetecilerin ‘Türkiye neden erken seçime gidiyor’ sorusuna “Türkiye ekonomik olarak çok sıkıntıda. İyi Parti kuruldu ve ilk defa Tayyip bey kendi rakibini seçemedi. Rakiplerini hep kendi seçerdi bu sefer seçemedi. İkincisi ekonomi çok zorda taşıyamayacaklarını gördüklerini düşünüyorum. Bahçeli söyledi ama aralarındakiş anlaşma neticesinde söyletildiğini düşünüyorum” şeklinde cevap verdi.
“YSK’ya talimat gittiğini duyum aldık"

“Biz grup kurmaya çalışmadık isteseydik kurardık. Sayın Kılıçdaroğlu’ndan gittim, bizim seçime sokulmamaz üzerine YSK’ya talimat verildiği duyumunu aldık. O nedenle randevu aldım, kendisinden ricada bulundum o da bu ricamı kırmadı teşekkür ederim. 15 milletvekili arkadaşımızı bizimle beraber olma yolunu açtı.”

“Hazır grup kurduk 100 bin imzayla uğraşma enerjini seçime hazırla dediler. Ben 100 bin imza toplayamazsam aday olmam demiştim. Allaha bin şükür milletim beni mahçup etmedi 4-5 saat içinde 100 bin imzayı bulduk.”
“İki dudağının arasında”

“Ekonominin ateşini düşürecek olan hemen OHAL’i kaldırmaktır. KHK’larla yüyütülen bir ülkede yabancı yatırımcıda yerli yatırımcı da yatırım yapar mı? Adalet, hukuk yoksa her şey bir kişinin iki dudağının… sen bendensin sen benden değilsn deme hakkı bir kişideyse, ne yabancı gelir, ne yerli yatırımcı gelir. Endüstri 4.0’ın konuşulduğu bir dönemde biz sanayisizleştik.”

“Türkiye çok erken sanayisizleştirildi. 10 milyon insan işsiz. Şimdi internet ekonomisi diye bir şey gelişti. Türkiye’de girişimcilere para veriyorlar ama sürdürülebilirlik açısından destek yok.Elbette Türkiye borçlanacak. İki köprüyü kendisinden önce yaptılar, 4 liraya geçiyorduk. Şimdi 8 liraya çıktı. Bu köprüler devletin. Onlara araç geçme garantisi verildi mi? Hayır. Çünkü o köprüler bizim. Şimdikiler nasıl? Araç geçme garantisinin verildiği, geçmediği takdirde hepimizin cebinden temin edildiği ve yandaşların ceplerinin dolduğu bir durum var.İkincisi israfı keseceğiz biz. Ankara şehir hastanesinin ‘hasta garantisi’ var. Hastalanmadı mı insanlar onu yine biz ödeyeceğiz. Türkiye’ye bir yıllık maliyeti 800 milyon TL. İsrafı önleyeceksiniz.Çok iyi bir ekonomik kadromuz var. Ayfer hanım gibi, Durmuş bey gibi tanıdıklarınız var bir de tanımadıklarınız var. Türkiye’de maddi olan her şey pahalandı. Ama manevi olan her şey ucuzladı. Bizim toplumlarımız çözülüyor. O insanların tekrar topluma katılmasının, üretime katılmasının önünü açmak zorundayız. Bir insan komşusunun kapısına haciz memuru gelmesini istemez. Bunu insanlara doğru şekilde anlatmak zorundayız.”
“Medya sahiplerine acıyorum"

“Ben iş adamlarına, gazetecilere, medya sahiplerine acıyorum. Türkiye’de maalesef medya sermaye ile iç içe. O gazeteler içinde gazetecilik yapmak isteyen, ama akşam da evine ekmek götürmek zorunda olan gazetecilere acıyorum.”

“TRT’yi satacağım. Bugünün şartlarında devletin televizyonu olmaz. İktidarın borazanı hiç olamaz. Türkiye’nin bütün kurumlarını gözden geçireceğiz. YÖK’ü kapatacağız. TOKİ ile ilgili sadece dar gelirli ailelere sosyal konut dışında hiçbir şey yapamayacak. Yani kupon üzerine al gülüm ver gülüm işler olamaz.Ben uzun yıllardır medya ile başı belada olan bir politikacıyım. Medya ile sermaye iç içe olamaz. Medya kurallarına uygun bir medya bakış açısı olması lazım. Gazeteci denilen insan başka bir şey. Aldıkları eğitim, hayat tarzları, bu insanların özgürleşmesi lazım. Bunun yolu da özgür bir şekilde gazetecilik yapmalarından geçiyor.”

“Meral Akşener’i övmek zorunda değil kimse. Namusuma laf atılana kadar ben bugüne kadar hiçbir gazeteciyi dava etmiş bir insan değilim. Siyasetçiyi medya eleştirecek. 17 Nisan 6 Mayıs arası AKP ve MHP’ye 2260 dakika, bize ise 9 dakika verilmiş. 6 Mayıs ile günümüze kadar bize yine 9 dakika verildi. Kayseri mitingime, on binlerce kişinin katıldığı mitinge sadece 38 saniye verdiler.”
"Anketler Millet İttifakı'nı önde gösteriyor"

24 Haziran için çok etkili bir dip dalga geliyor. Sandığa öyle bir çarpacak ki hepiniz şaşıracaksınız.

Anket yaptırıyorum. Durumumuz çok iyi. Bizim partimizin durumu iyi, Millet ittifakı, Cumhur İttifakı'nı geçiyor. Anket sonucu olarak söylüyorum bunu. Tayyip Bey ikinci tura kalıyor.

Ben 81 milyonun Cumhurbaşkanı olmak gibi bir iddianın sahibiyim. İşte 'ikinci tura Meral Akşener kalırsa Kürtler oy vermez' gibi incitici bir cümleyi şiddetle reddediyorum. Kimsenin oyu cebinde keklik değil. Biz şu an birinci turdan ikinci tura geçmek üzere bir kampanyanın içindeyiz. Erdoğan'ı göndermek konusunda hemfikiriz ancak diğer Cumhurbaşkanı adayları ile rakibiz aynı zamanda biz. O yüzden birbirimizi incitmeden hareket etmeye çalışıyoruz.

28 Mayıs 2018 Pazartesi


   Akaryakıta bir zam daha geldi

Akaryakıt fiyatlarına benzin ve motorinde 8 kuruş, LPG'de 9 kuruş zam geldi. Yeni gelen zamlar, ÖTV 'nin aynı oranda indirilmesiyle pompa fiyatlarına yansıtılmayacak.
                                





Enerji Petrol Gaz İkmal İstasyonları İşveren Sendikası’ndan (EPGİS) yapılan açıklamada, rafineri çıkış fiyatlarında ÖTV’nin gerçekleşen artış tutarı kadar düşürülmesine ilişkin 17 Mayıs’ta yürürlüğe giren Bakanlar Kurulu kararı, bu gece yarısından itibaren motorin ve benzinde oluşan 8 kuruşluk zam ihtiyacını karşılamak üzere 2’nci kez uygulanacağı belirtildi.
EPGİS TWİTTER’DAN DUYURDU


EPGİS’in sosyal medya hesabından yaptığı açıklamaya göre, benzin ve motorine 8 kuruş, LPG’ye de 9 kuruş zam yapıldı.
                            


                                                                                                                                                   AA

YEMENİ/YILMAZ ÖZDİL


Yemeni



Demirel'in “fötr”ü vardı.
Köylü çocuğu olarak şehirli sembolü taşıyordu. Miting meydanının en arkasında duran vatandaşın kafasına takacakmış gibi kolunu uzata uzata sallardı.


Ecevit'in “kasket”i vardı.
Anne tarafından saraylı, Robert Kolej mezunu olarak köylü sembolünü marka edinmişti


Erbakan'ın “takke”si vardı.
Camiye sokulan siyasetin kafaya takılan modeliydi. Kafasını örtsün diye değil, kafasının içindekini göstersin diye kullanırdı.


Bir uçtan öbür uca…
“Poşu” takan da vardı.
“Börk” kullanan da.


Güya bunların hepsi kendilerine özgü ideolojileri temsil ediyordu ama, aslında hepsinin “ortak” özelliği vardı.
Erkek egemen toplumun, erkek aksesuarlarıydı.
“Baba, Karaoğlan, Hoca, Başbuğ” gibi erkek sıfatlarının, erkek sembolleriydi. “Reis” de öyle.


Bu memleketin kadınlarından daima erkek sembolleriyle, erkek sıfatlarıyla oy istendi.


Ve, demokrasi tarihimizde ilk kez “tülbent” görüyoruz.
Anadolu'nun dört bir köşesindeki kadınlar, çeyiz sandıklarından çıkardıkları umutlarını hayallerini “tülbent” halinde “yemeni” halinde “yazma” halinde Meral Akşener'e veriyor.
Batman'dan Kayseri'ye Denizli'den Konya'ya Aydın'dan Samsun'a Antalya'dan Zonguldak'a miting kürsüsüne “yemeni” yağıyor.
Farklı coğrafyalarda yaşayan, kiminin saçı açık, kiminin kapalı, birbirini hiç tanımayan kadınlar adeta sözleşmişler gibi, ne etnik kökenden bahseden var, ne mezhepten, sadece “yemeni” var.


Neticeyi bilmem.
Ama bu ilk kez oluyor.


Bana sorarsanız, sessiz çoğunluğun şapkaya da, takkeye de, poşuya da isyanı bu… Yemeni devrimi yaşanıyor.

                                                                                    29.05,2018
                                                                               YILMAZ ÖZDİL
                                                                                      SÖZCÜ
                                                                                  Kaynak:SÖZCÜ

İşte açıklanan en son anket!




26 Mayıs’ta yaptığı anketinin sonuçlarını paylaşan İstanbul Ekonomi Araştırma, sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oy oranını açıkladı, diğer adayların oy oranlarını duyurmadı. Araştırma şirketi, çoğu anket şirketinin aksine, ilk turda kazananın olmayacağını ileri sürdü.

İstanbul Ekonomi Araştırma 24 Haziran seçimlerine giderken yaptığı son araştırmayı daha önceki iki araştırmasıyla karşılaştırmalı olarak yayınladı. İstanbul Ekonomi Araştırma’nın yaptığı ankete göre, cumhurbaşkanlığı seçiminde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ilk turdaki oyu yüzde 44.02 olarak çıktı. Firma, diğer cumhurbaşkanı adaylarının oy oranlarını duyurmadı. Milletvekili seçimlerinde ise Meclis’te çoğunluğu sağlayan parti ya da ittifak çıkmadı.

İşte İstanbul Ekonomi Araştırma’nın “Nisan ve Mayıs aylarında yaptığımız, sonuncusu 26 Mayıs tarihli kamuoyu araştırmalarımızdan bazı sonuçları paylaşıyoruz” notuyla paylaştığı araştırma sonuçları:

İTTİFAKLARIN OY ORANLARI

Ankete göre, 26 Mayıs tarihinde “Bu pazar seçim olsa hangi ittifak ya da partiye oy verirsiniz?” sorusuna katılımcıların yüzde 44.5’i ‘cumhur ittifakı’, yüzde 40.5’i ‘millet ittifakı’, yüzde 13.5’i HDP yanıtını verdi.

PARTİLERİN OY ORANLARI

Aynı soruda partilerin oy oranları ise şöyle sıralandı: AK Parti yüzde 42.4, CHP yüzde 22.7, İYİ Parti yüzde 15.7, HDP yüzde 12.1, MHP yüzde 3.8, SP yüzde 2.5.

ERDOĞAN’IN OY ORANI

Erdoğan’ın ilk turdaki oy oranı ise yüzde 44.02 olarak tespit edildi. Şirket, Erdoğan dışındaki adayların oy oranlarını ise açıklamadı.

27 Mayıs 2018 Pazar


SONAR Araştırma Şirketi Başkanı Hakan Bayrakçı, canlı yayında 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı seçimi ve parlamento seçimleri için son anket sonuçlarını açıkladı.


Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalacağını söyleyen Bayrakçı, Erdoğan, İnce, Akşener ve Demirtaş'ın oy oranlarına dair önemli değerlendirmelerde bulundu.

24 Haziran seçim sonuçları için son anket sonuçları gelmeye devam ediyor. Son ankete göre partilerin oy oranları ne durumda? Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın oy oranı yüzde kaç? Muharrem İnce, Meral Akşener, Selahattin Demirtaş yüzde kaç oy alacak?

Cumhur ittifakı (AK Parti-MHP-BBP), Millet ittifakı (CHP-Saadet Partisi-İYİ Parti-Demokrat Parti) ve HDP'yi son ankete göre Meclis'te nasıl bir dağılım bekliyor?SONAR Araştırma Şirketi Başkanı Hakan Bayrakçı, son seçim anketini ve Cumhurbaşkanı adaylarının performanslarını Habertürk TV canlı yayınında değerlendirdi.

Bayrakçı'nın değerlendirmeler şöyle:

MERAL AKŞENER'İN OY ORANI YÜZDE KAÇ?

"Meral Hanım'a bu medyanın bir hediyesi. 3-4 ay önce bekleneni veremedi diye bir laf çıkmıştı İYİ Parti için. Şimdi gözlüyorum ki, 15-16'nın altında değil, hiçbir şekilde. Hem Meclis'le ilgili milletvekili oyları da yüksek, Meral Hanım'ın alacağı oy da yüksek. 20 bandını zorlamaya başladı Meral Akşener. Barajı geçtiği gibi, 20 bandını zorluyor.

Muharrem İnce de son bir haftalık performansı ile, dün geceki konuşmalarını da sonradan izleyebildim, tutarlı bir görüntü ortaya koyuyor. Cumhurbaşkanı zaten öyle, başarılı bir politikacı. Her seçim iyi gidiyor.

MUHARREM İNCE'NİN OY ORANI YÜZDE KAÇ?

Muharrem İnce, CHP'nin önceki seçimlerde aldığı yüzde 25-26'ları geçiyor. İnce ilk turda 30'a yaklaşırsa finalin adı zaten Recep Tayyip Erdoğan-Muharrem İnce olur. Çok başarılı gidiyor Muharrem İnce. Örgüte bir moral verdi, toparladı. Açıkçası üçü de, iyi performansla gidiyorlar. Muharrem İnce mi finale kalacak, yoksa Meral Akşener mi kalacak? Şimdilik Muharrem İnce gözüküyor. Ancak Meral Akşener de zorluyor.

"HDP BARAJI GEÇEBİLECEK GİBİ DURUYOR"

HDP seçmeni Türkiye'ye rengini göstermeden, Selahattin Demirtaş finale kazanamadığı zaman, finale kim kalırsa kalsın, Tayyip Erdoğan karşısında kim kalmışsa ona oy verecekler. HDP seçmeni 1-2 yıldır olaya, kendilerine yapılmış çok büyük bir düşmanlık olarak kabul ediyor. Oradan 11-12 puan... Milletvekili dağılımında mutlaka barajı geçecek gibi duruyorlar.

"MHP, BEKLENENDEN FAZLA ALABİLİR"

TBMM'de AK Parti'nin 300 çoğunluğunu yakalayamayacağını şimdilik düşünüyorum. Orada seçmenin de enterasan bir mantığı var. Cumhurbaşkanına oy vereyim ama Meclis'te MHP'ye oy vereyim diyen var. MHP, AK Parti listelerinden aday olsaydı çok eksik kalırlardı. Bahçeli, seçmenini de geri almayı başarabildi. İYİ Parti'ye giden gitti de. MHP milletvekili sandalye dağılımında beklenenden fazla alabilir.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'IN OY ORANI YÜZDE KAÇ?

Cumhurbaşkanı birinci turda seçilemez diyorum, ama en yüksek oyu alır diyorum. 43-47 arasında oy alır diyorum. İkinciliğe Muharrem İnce daha yakındır ama Meral Akşener beklenenden daha fazla performans göstermeye başladı. İkinci turda ise Erdoğan önde gözüküyor ama değişik bir sonuç çıkabilir kıl payı."

OĞUZ ATAY-TUTUNAMAYANLAR


Tutunamayanlar – Özet, Tahlil, İnceleme

Tutunamayanlar, Oğuz Atay’ın ilk romanıdır. Dört bölüm ve yirmi bir alt bölümden oluşan yaklaşık yediyüz sayfalık bir romandır. Yazımı bir yıl sürerek 1969’da biten eser, bazı bölümlerin yeniden yazılmasından sonra 1970 TRT-Roman yarışmasında başarı ödülü alır.


Ödül aldıktan sonra Oğuz Atay, romanını yayınevlerine götürür. Adının duyulmamış olması, romanın çok kalın olması ve birtakım kişisel kıskançlıklardan dolayı hiçbir yayınevi romanı basmaya yanaşmaz. Bazı yayınevi sahipleri, romanı okusalar da dönemine göre kitabı çok yeni, deneysel bulurlar; böyle bir kitabın satılamayacağını düşünürler. Derken Hayati Asilyazıcı, ticari kaygılar taşımadan, iyi bir yayıncılık örneği göstererek Tutunamayanlar’ı Sinan Yayınevi’nde iki cilt olarak basar (1972).


Dönemine göre oldukça cesur bir adım sayılan Tutunamayanlar romanı basıldıktan sonra okuyucuya kavuşmuş olur. Ancak edebiyat çevreleri ve eleştirmenlerce hakkettiği ilgiyi görmez. Yeni Dergi’de Mehtnet Şeyda ve Murat Belge’nin yazıları dışında kaleme alınmış birkaç satırın ötesinde, romandan hiç söz edilmez.



Tutunamayanlar Romanının Konusu
Tutunamayanlar Türk romanının geleneksel çizgisinden sapan, alışılmışın dışında bir romandır. Dış yaşantılarının önem taşımadığı romanda, olay yok denecek kadar azdır. Roman daha çok karakterlerin iç dünyalarında yoğunlaşarak izlenimler, çağrışımlar, taşlamalar, ayrıntılar ve ruhsal çözümlemelerle oluşur. Bu bakımdan özetlenmesi güçtür. Ancak Tutunamayanlar’ın konusu kısaca şöyle açıklanabilir:


Turgut Özben adındaki genç bir mühendis, yakın arkadaşı Sellim Işık’ın intihar ettiğini gazeteden öğrenir. Bu intiharın sebebini araştırmak için Selim’in arkadaşları (Süleyman Kargı, Esat, Metin) ve sevgilisi (Günseli) ile görüşmeler yapar. Yaptığı araştırmalar sonucunda Selim’in hayatının karanlıkta kalan yönlerini, onu intihara sürükleyen sebepleri öğrenir.


Selim yaşadığı düzenle uyun sağlayamayan, küçük burjuva değerlerine ve onların ucuz yaşantısına sırtını dönmüş, bu yüzden de toplum dışına itilmiş, kitaplara sığınmış bir aydındır. Turgut, Selim hakkında öğrendiği bilgiler ve araştırmaları sırasında karşılaştığı olaylar sonucunda kendini sorgulamaya başlar. O da Selim gibi bir tutunamayandır. Küçük burjuva değerleri arasında sıkışmış bütün yaşamını gelenekler, alışkanlıklar yönetmiştir. Turgut Özben, Selim’in ölümünün izinde derin bir iç hesaplaşmaya girerek romanın sonunda evinden ayrılır. Her şeyini geride bırakarak bir trene biner ve gözden kaybolur.


Romanda anlatıcı, Turgut Özben’in trende tanıştığı, onun notlarını düzenleyerek kitabı yayımlayan gazetecidir. Tutunamayanlar romanını oluşturan metinler, gazetecinin önsözüyle başlar. Gazetecinin yazdığı önsözün adı “Sonun Başlangıcı”dır. Gazeteci editörün yazdıklarının aksine Tutunamayanlar romanı tamamlanmamıştır. Kitabın sonunda Turgut’un gazeteciye yazdığı mektup yer alır. Tutunamayanlar baştaki “Sonun Başlangıcı” isimli önsözle, Turgut’un mektubu arasında yer alan, Batı edebiyatında çokça örneğini gördüğümüz kasten yarım bırakılmış bir romandır.


Tutunamayanlar Romanında Ana Şahıslar (Karakterler)


Selim Işık



Tutunamayanlar romanı Selim’in intihan çerçevesinde gelişir. Romanda diğer tipler (Turgut, Süleyman Kargı, Günseli, Esat, Metin) Selim’le olan ilişkileri münasebetleriyle ele alınır. Selim Işık, Tutunamayanlar’ın figürleri içinde en karamsar özelliklere sahip olan ve aynı zamanda en fazla idealize edilen tiptir.


Oğuz Atay, “Tutunamayanlar’ın prensi” Selim’i, fiziksel özellikleriyle net olarak vermez. “Uzun boylu, zayıfça, siyah saçlı” ve “kambur duruşu, dağınık saçları ve ütüsüz elbisesiyle Selim, insanı can sıkıntısı ve ümitsizliğe sürüklüyordu” gibi ifadelerle romanda sisler içinde kalmış bir insan görürüz. Yaşantısında yer alan zaman ve yer isimleri de siliktir. Romanda Selim Işık, duygularıyla, düşünceleriyle vardır. 19.yüzyılm gerçekçi romanlarında yer alan somut tiplere benzemez.


Oğuz Atay insanın iç dünyasından söz etmenin, dış görünüşünden her zaman daha ilginç olduğunu bilen bir romancıdır. . Bu yüzden de Selim’in ruh dünyasını vermekle yetinir, gerisini okuyucunun hayal dünyasına bırakır. Romanın diğer kişilerini de aynı şekilde verir.


Turgut Özben


Tutunamayanlar’ın aydın bireylerinden İkincisi Turgut Özben’dir. Başarılı bir mühendistir, mutlu bir evliliği vardır. Hayatını küçük burjuva dünyasının değerleri belirler. Selim’e göre düzenle barışık, dış dünyanın acımasızlığı karşısında hayatın bir yerinden tutunmayı başarmış bir tiptir. Selim’in intiharı ile birlikte o da tutunamayanlığı seçer. Selim’in yerini alır. Kata, arabaya, küçük burjuva nimetlerine boş verip, trene biner ve ortadan kaybolur.


Romanın sonunda bir trende bıraktığımız Turgut Özben, romanda en az Selim kadar önemli bir tiptir. Hatta temsil ettiği değerler bakımından Selim’den çok daha önemlidir. Oğuz Atay, Selim vasıtasıyla düzenle uyuşamayan, kültür ikilemi içinde yolunu şaşıran aydınların dramım anlatırken; Turgut karakteriyle işlevsiz kalmış Türk aydınının kimlik bulma savaşını ironik bir anlatımla dile getirir. Yani bir taraftan sorunu gözler önüne sürerken, diğer taraftan da sorunun çözümünü verir. Tabii ki Oğuz Atay romanında ahlaksal çözümler üretmeye çalışmaz. Tutunamayanlar romanı yoruma açık bir yapıttır. Böyle bir çözümleme romanın soyut bir simgesellikle iç içe yapısı göz önüne alınarak çıkarılmış bir sonuçtur.


Tutunamayanlar romanında okur, Turgut’un iç dünyasıyla bakar her şeye. Dış olayların önem taşımadığı romanda, Turgut’un sır dolu ve karmaşık ruhsal labirentleri, gelişim süreci ve sonunda Selim’le özdeşleşmesi ön planda işlenir. Tutunamayanlar’ın ‘çokkatmanlı yapısı içerisinde Turgut’un birbirine bağlı iki hikayesi vardır: ilk hikaye onun yazar oluşunun hikayesi, İkincisi ise soyut düzlemde İsa’nın peşine takılarak tutunamayanlığı seçmesinin hikayesidir. Romanda Turgut’un hayatı birbirinin reddi durumundaki iki devre halinde gelişir. Birinci devre Selim’in intiharından önceki küçük burjuva dünyasına ait hayatı, ikinci devre Selim’in ölümüyle birlikte hayatını sorgulayışı, bu ucuz yaşantıdan kopuşu.


Süleyman Kargı


Romanda felsefeci kimliğiyle öne çıkan Süleyman Kargı, Selim’in çocukluk yıllarını alaycı bir dille anlattığı “Şarkılar”a felsefi yorumlar getirdiği iddia edilen kişidir. Aslında “Açıklamalar” bölümünü de romanın ana karakteri Selim kendisi yazmıştır. Müthiş bir hayal gücü ve mizah yeteneğinin ürünü olan bu bölümü Süleyman Kargı yazmış gibi göstererek onun felsefeci kimliğinden yararlanır. Süleyman Kargı, aslında simgesel bir yanı olmayan şiirlerin fantastik yorumlarının, kendisininmiş gibi gösterilmesinin sebebini Turgut’a açıklar: “Beni karıştırmadan içi rahat etmedi. ‘Sen filozofsun’ dedi. ‘Açıklamaları senin yapmış görünmen gerekiyor. Böylece hiçbir şeyin farkında olmazlar. Atlatırız onları’ Onlar, onlar diye tutturmuştu.”


Süleyman Kargı’da Tutunamayanlar romanıdaki diğer aydın bireyler gibi toplumla uyuşamaz. Zaafları, bir ara intiharı düşünmesiyle o da bir tutunamayandır. Ancak o Selim gibi çıkış yolu olarak intihar etmez, mücadele eder. Selim, Süleyman Kargı’nın kendisi gibi toplumla ters düşmesine rağmen, kendi benliğini koruyabilmesine hayrandır. Onun kişiliğinden övgü ile söz eder.


Süleyman Kargı, Tutunamayanlar’ın üçüncü aydın figürüdür. Selim gibi karamsar özellikler taşımaz. Güçlü bir kişiliği vardır. Selim’in kişiliğindeki duygusal yoğunluğa karşılık, Süleyman Kargı’nın kişiliğinde akıl ön plandadır. Turgut’a da benzemez, onun gibi tutarsız değildir. Maddesel bir yaşamın çirkinliklerine bulaşmadığı gibi somut yaşamdan da kopuk değildir. Denilebilir ki, Süleyman Kargı, Tutunamayanlar da kimlik bunalımını aşmayı başarabilmiş, ruhsal dengeyi bulan Türk aydınının temsilcisidir. Bu bağlamda Atay’ın tamamlanmış son romanı “Bir Bilim Adamının Romanı” nın çalışkan ve dürüst aydını Mustafa İnan’la ortak özellikler taşır.


Metin Kutbay


Tutunamayanlar romanında Atay’ın aydın figürlerinin (Selim Işık, Turgut Özben ve Süleyman Kargı) dışında kalan o dünyaya ait olmayan tek karakterdir. Diğer üç karakter, tutunamayanlığın temsilciliğinde birbirini tamamlamakta,zaman zaman aynı sesle konuşmaktadır. Metin Kutbay ise romanın diyalektik yapısı içinde maddesel zevkleri simgeleyerek Selim’in karşıt kutbudur. Romanda küçük bir burjuva dünyasının sahte değerleri, toplumdaki çarpıklıklar ve çirkinlikler Metin’in kişiliğinde simgelenir. Oğuz Atay diğer karakterlerinin aksine Metin’i fiziksel özellikleriyle vererek, daha başta diğer tutunamayanlar karakterlerinden ayırır.


Metin diğer karakterlerin aksine, liseyi zor bitiren, okuma kültüründen yoksun birisidir. Diğer karakterler edebiyatla, felsefeyle uğraşırlarken Metin’in bu alanlara yaklaşımı özentiden öteye gitmez. Üçüncü sınıf yerli romanlarla başyapıtları aynı anda okuyacak kadar zevksiz birisidir. Klasik müzik eğitimi görürken Türkçe tangoları aynı heyecanla dinler. Metin’in en büyük özelliği yalan söylemeyi çok sevmesidir. Oğuz Atay, Metin’i ruhsal özelliklerini geliştiremeyen, düşünemeyen toplumun çirkin ilişkilerine bulaşarak öznel çıkarların batağında boğulan, toplumda çok iyi tutunan biri olarak anlatılır.


Metin, Selim’le tanıştığı ilk günden itibaren onun saflığını kullanarak yalanlarıyla onu zehirler. Selim’in kişiliğinin gelişiminde olumsuz bir etkendir. Onun insanlara olan güvenini kaybetmesinde Metin’in yalanlarının büyük payı vardır.




Romanda maddesel zevklerin sergilendiği her yerde Metin vardır. Tutunamayanlar romanında bayağılığın dorukta yaşandığı ikinci bölümün dokuzuncu alt başlığında Metin başroldedir. Meyhane muhabbetiyle başlayan gece, kumar ve genelev sahnesiyle biter. Romanda Selim’de yüceltilen ruhsal özelliklerinin karşısında Metin’de maddesel özellikler sergilenir.


Tutunamayanlar Romanında Yapı, Anlatım, Üslûp Ve Dil Özellikleri


Tutunamayanlar romanı, toplumdaki gidişe ayak uyduramayan ve ‘özü’nü yaşamak isteyen aydının çığlıklarıyla doludur. Oğuz Atay çağımız insanının dramım çok çarpıcı bir biçimde sergiler. Atay’ın eserindeki takındığı eleştirel tavır sadece bireyle sınırlı kalmaz. Bireyi merkez olarak toplumdaki çarpıklıkları da eleştirir. Topluma yönelik eleştiriler roman sınırlarını zorlarcasına toplumun bütün alanlarını kapsar. ‘Eğitim sistemindeki bozukluklar.’, ‘küçük burjuva dünyasının sahte değerleri ve evlilik düzeni’, ‘bürokrasi’, ‘gençlik eylemleri’, ‘tarih ve dil bilinci’ gibi birçok soruna el atar. Oğuz Atay 1930’lardan 1960 sonrasına uzanan bir dönemi, ‘ironi’ ve ‘ hiciv’ le yoğurarak ustalıkla anlatır.


Atay’a göre romanın başarısı ayrıntılarda saklıdır. İlk okuduğunda keyfi, dağınıkmış gibi görünen bu ayrıntıların Tutunamayanlar romanında titizlikle seçilmiş ve ustaca örülmüş birer malzeme olduğu görülür.


Oğuz Atay, Tutunamayanlar romanında doğrudan izleri görülecek derecede Kafka, Joyce, Nabokov, Gonçarov gibi çağdaş romancılardan etkilenmesine rağmen, yerli, aynı zamanda deneysel bir metin yazmıştır. Batı edebiyatında 1900’lerin başlarında görünen estetik düzlemdeki yenilikleri Oğuz Atay 1971’de romanına taşır. Önemli olanın ‘roman yazmak değil, ‘roman kurmak’ olduğunun bilincindedir. Ve bu bilinçle ‘kurgu mimarisi’ne büyük bir özen gösterir.


Tutunamayanlar Romanında Yapı ve Kurgu


Tutunamayanlar romanının en önemli biçim özelliği ‘atektonik’ bir yapıya sahip oluşudur. (atektonik; tarz, açık ya da esnek doku olarak da adlandırılan ve sonuca doğru tutarlı ve sıkı bir konu- olay ilerlemesi yerine konu birimlerine özen gösteren bir yapıdır). Tutunamayanlar romanının atektonik yapısı, geleneksel/gerçekçi romanın temel yapısı olan vaka- zaman- mekan zincirini kırar. Oğuz Atay bu yapı sayesinde konuyu ikinci plana iterek karakterlerinin iç dünya serüvenlerini aktarır.


Tutunamayanlar romanında ana olay sayılabilecek olan Selim’in intiharının ardından Turgut’un araştırmaları, geleneksel/gerçekçi romanlara göre hiçbir gerilim taşımaz. Bu öykü, romanı oluşturan metinlerin kurgulanabilmesi için yalnızca bir araçtır. Romanda zaman dizinsel (kronolojik) öykü anlatımı, çağdaş roman tekniklerinden montaj/kolaj kalıplarıyla delinerek metin içi öykülerin iç içe girmesi sağlanır. Turgut’un öyküsü, Selim’in öyküsüyle birleşir. Tutunamayanlar romanında hiçbir gerilim öğesinin olmaması, romanın hızlı, akıcı bir biçim içinde sürekli değişen planlara göre yazılmış olması eseri eleştirmenler ve okurlar için karmaşık bir hale sokar. Bu karmaşıklıkta, eleştirmenler kadar okurların da roman biçiminden beklentilerinin sınırlı olmasının payı büyüktür.


1.Çokkatmanlılık


Tutunamayanlar roman türleri açısında ele aldığında ‘çokkatmanlı’ bir doku gösterir. Tutunamayanlar romanında metni oluşturan tüm öğeler birden çok anlam katmanına göndermelerde bulunur. Bu çokkatmanlı ilişkiler ağında Oğuz Atay metin içi öyküleri alttan birbiriyle ilişkiye sokar. Anlam katmanlılığının zenginliği baraberinde okur farklılığını getirir. Atay anlam belirsizlikleri sergilediği romanında okuru metnin bir parçası haline getirerek kendi entelektüel birikimi doğrultusunda yorumlamasını ister.


Roman türleri açısında bir alt sınıflanmaya inersek çok daha zengin bir yapı ortaya çıkar. Oğuz Atay Tutunamayanlar’da döneminin aydın portresini çizer. Romanda yer alan gündelik hayat sahneleri ve toplumun maddesel / tinsel değerleri, yazarın yaşadığı çağı çarpıcı bir biçimde sergiler. Bu özelliği ile Tutunamayanlar romanı bir ‘çağ romanı’dır.


Tutunamayanlar romanı aynı zamanda bir ‘sanatçı romanı’dır. Turgut’un ve Selim’in kişiliklerinde sanatçı ve yaratıcılık sorunsalı işlenir. ‘Nasıl yazıyorum?’, ‘Nasıl yaratıyorum?’ soruları konu olarak ele alınırken, sanatçının olşumu, kimliği ve toplum içindeki yeri irdelenir.


Tutunamayanlar bir ‘aşk romanı’dır. Yıllarca her türlü sahtelikten, bayağılıktan uzak duran, gerçek bir sevginin açlığını çeken Selim aradığı aşkı bulur. Tutunamayanlar Selim’in Gürseli’ye olan derin sevgisinin romanıdır.


Tutunamayanlar romanı bir ‘polisiye roman’ olarak da okunabilir. Turgut’un, Selim’in ölümünden sonra onun intihar sebebini araştırması, Selim’i tanıyanlarla tıpkı bir dedektif gibi tek tek görüşmesi, romanı ‘polisiye roman’ çizgisine taşır.


Tutunamayanlarda Türk aydınının bilinçlenip gelişmesi anlatılır. Bu bağlamda roman - bazı farklarla birlikte - bir ‘oluşum românı’ olarak da değerlendirilebilir. Metnin çokkatmanlı dokusu, bu tür sınıflamaları genişletmeye elverişlidir. Tutunamayanlardaki bu çokkatmanlı organik doku, titiz ve dikkatli bir kurgu / biçim çalışmasının ürünü olup modernist / postmodernist edebiyatın belirgin özelliklerini yapısında taşır.


2.İsimlerde Simge Kullanımı



Oğuz Atay, isim sembolizasyonundan başarılı bir şekilde yararlanan romancımızdır. Karakterlerine gelişi güzel adlar vermez. Tutunamayanlarda figürleri için seçtiği adlar, onların kimliklerini daha da belirginleştirir. İsimleri karakterlerin en önemli özelliğini vurgular.


‘Selim’ kusursuzluğu, soyadı olan ‘Işık’ ise aydınlığı ve kutsallığı simgeler. Tutunamayanlar’ın prensi ve yol göstericisidir. Işık soyadı ile İsa peygamber arasında roman boyunca bir özdeşlik kurulur. Selim’in tıpkı İsa gibi ikinci kez yeryüzüne geleceği, onun ışığını takip eden tüm ezilenlerin, çektikleri sıkıntıların sona ereceği anlatılır.


Romanın ikinci aydın figürü Turgut Özben’in soyadıyla, özbenliğinin peşindeki arayış teması simgeleştirilir. Murat Belge, Turgut’un ‘ego’ (soyadı Özben), Selim’in ise ‘üst ego’yu temsi ettiğini; Selim’in ülküsel, peygamberimsi, Turgut’un ise daha normal, daha dünyevi bir tutunamayan olduğunu söyleyerek psikolojik düzeyde yapılan simgeciliğin altını çizer.


Romanda Metin ise Selim’in karşıt kutbu, yani maddesel değerleri, ucuz yaşantıları temsil edişiyle, her ortama uyum sağlayabilen, hayata karşı ‘metin’ tavırlarıyla isminin anlamını hak eder.


3.Metinlerarasılık


‘Metinlerarası’ öğe Tutunamayanların önemli bir kurgu eğilimini oluşturur. Metinlerarasılık postmodemizmin ana kurgu tekniği olarak bu edebiyatın sıkça başvurduğu bir tekniktir. Daha önce başka yazarlar tarafından üretilmiş metinlere göndermeler yapılır. Bu durumu roman sanatının meşru zemininde ‘metinlerarası bağlantı’ düzeyinde görenler olduğu gibi, yaratıcılığın girdiği darboğaz, intihal düzeyinde değerlendirenler de vardır. Hatta kimileri için bu durum edebiyatın sonudur.


Kurgu / biçim özelliklerindeki yenilik denemeleriyle bir bakıma postmodern çizgide sayılabilecek Tutunamayanlar romanında Oğuz Atay, bu imkandan önemli ölçüde yararlanır. Böylece romanın kurmaca dünyasını genişleterek okuyucusuna yepyeni hazlar, heyecanlar yaşatır.


Romanla bağlantı kuran metinler arasında varlığını ve etkisini yoğun bir biçimde hissettiren metinler, Kafka’nın metinleridir. Kafka’nın adı romanda sık sık geçer.


Romandaki bürokrasiyle ilgili eleştiriler Kafka’nın “Dava” ve “Şato” romanlarındaki bürokrasi eleştirilerini hatırlatır. “Dönüşüm” ve “Bir Rüya” adlı hikayeleri Oğuz Atay tarafından uyarlanır. Toplumla uyuşamayan ve maddeye yenilen insanın dramını anlatan Kafka’nın ve Kafka’nın izinde yürüyen Batılı yazarların yapıtlarında görülen ‘kafkaesk’ atmosfer, Tutunamayanlar romanının tümüne hakimdir.


Gonçorov’un “Oblamov” adlı romanında aynı adı taşıyan kahramanı Tutunamayanlar’da sıkça anılır. Oblamov, romanda iyi niyetli, ancak karamsar, hiçbir işe yaramayan pasif insanların bir prototip idir. Oğuz Atay Selim’in karakterini çizerken Oblamov karakterinden oldukça etkilenmiştir. Selim’de Oblamov gibi çırpınıp duran ama bir işe yaramayan, sıkıntıları ve coşkularıyla uçta yaşayan tuhaf bir insandır. Aralarındaki bu benzerlik, karakterlerinin davranış kalıplarının isimlendirilmesinde de göze çarpar. Oblamov’un tipik davranış şekilleri edebiyatta “Oblamovluk” kavramıyla tanımlarken, Atay’da Selim’in davranış kalıbını “selimlik” olarak adlandırılır.
Tutunamayanlar romanında Oğuz Atay’ın gönderme yaptığı metinler sadece Gonçarov’un “Oblamov”u ve Kafka’nın metinleriyle sınırlı değildir. Tatjana Seyppel’in Tutunamayanların diğer metinlerle olan ilişkisini belirlediği listesi tam bir sayfa sürer. Oğuz Atay Cervantes’ten Dostoyfevski’ye, Joyce’dan Nabokov’a uzanan bir çizgide metinlerarası bir metin oluşturmuştur. Oğuz Atay romanında bir bakıma okuyucusuyla oyun oynar, okuyucusundan birikimi doğrultusunda romanında açık yada örtük düzlemde yer verdiği metinlerin izini sürmesini ister. Eğer okuyucu bu benzerlikleri keşfederse romandan aldığı zevkin derecesi de artırmış olur.

4. Üstkurmaca

Edebiyat biliminde ‘üstkurmaca’, yazarın yazma edimini kurmaca metnin bir parçası durumuna getirmesi, nasıl yazdığım anlatması ve romanın içinde yazma edimi ile ilgili sorunlar konusunda düşünce üretmesi şeklinde tanımlanır. Tutunamayanlar romanı, simgesel kullanımıyla, başka edebiyat ürünlerine yaptığı göndermeler ve çağrışımlarla ve en önemlisi ‘yazma sorunsalı’na verdiği önemle debiyatımızda ‘üstkurmaca’ özelliğini içinde taşıyan ilk roman olarak kabul edilir.
Tutunamayanlar romanında kişiler durmadan okurlar, yazarlar eksik metinlerin peşinde orandan oraya savrulurlar. Metinler yorumlanır, üzerinde eklemeler yapılır. Romanda yer alan metinler, edebiyatın hemen her türüne (biyografi, ansiklopedi, mektup, günlük, tiyatro, öykü, şiir gibi) ait kasten yarım bırakılmış metinlerdir. Tutunamayanlar bütün bu eksik metinlerin toplandığı bir kitaptır.
Tutunamayanlarda kişiler nasıl ve neden yazdıklarını, yazarken karşılarına çıkan sorunları anlatırlar. Oğuz Atay onları böyle konuştururken aslında yazma eylemine ilişkin kendi görüşlerini açıklar. Yazma eylemi, romanda yeniden yazma eylemine dönüşür.
Romanın bir başka yerinde Esat, Selim’in okuduğu kitaplar yüzünden çok acı çektiğini ve insanlarca anlaşılmamaktan çok korktuğunu söyler: “Titrek bir sesle: ‘kitaplar yüzünden çok acı çekiyorum Esat Ağabey’ derdi. ‘Sanki hepsi benim için yazılmış. Bu kadar insanı birden canlandıramıyorum: hepsini birbirine karıştırıyorum. Gülünç oluyorum.’ Anlaşılmamaktan çok korkardı. ‘Başkalarından ayrı hissettiğimi nasıl belirtsem? Kimse bilmeyecek.... Hiç olmazsa mezar taşıma yazın: burada insanlara başka türlü hayran olan biri yatıyor. Ne türlü? Bir bilsem, ah bir bilsem.”
Oğuz Atay, romanın ana kişisinin ardına gizlenerek roman sanatı üzerine görüşlerini açıklar. Tutunamayanlarla bir çok kesime tuhaf, alışılmadık gelebilecek bir roman yazdığının farkındadır. Roman konusunda fazla bir sorgulamanın, tartışmanın yapılmadığı, modern edebiyatın tanınmadığı bir edebiyat ortamında romanı ile ilgili haklı endişeler taşır.
Tutunamayanlar Romanında Anlatım Özellikleri
Tutunamayanlar romanında bir anlatıcı figür vardır. Anlatıcı, Turgut Özben’in notlarım düzenleyen gazetecidir. Romanın anlatım biçimi, metnin sonuna eklenen Turgut Özben’in mektubu dışında genellikle üçüncü tekil kişi (o) anlatımdır. Romanda Oğuz Atay’ın egemen anlatım tutumu ise ‘ironik’ bir anlatımdır. Hiciv, taklit, başkasının dilinin abartılarak taklidine dayanan parodi, yabancılaştırma tekniği olarak alay, romanda egemen anlatım tutumu olarak ironiyi yaratır.
İroni edebiyat biliminde söylenenin tam karşıtını kastetme sanatı olarak tanımlanır. Tutunamayanlar daki ironi, nihilizm den çok, duygusal anları akıl merceğinden denetlemeye yarayan, duyguyu akılla kırma tarzında bir araçtır. Oğuz Atay, ironi acıyı hafifletmek için kullanmaz, aksine yaşatmak, erişilmez ya da dokunulmaz kılmak için kullanır. “Tutuııamayanlar”ın bir yerinde, Turgut, Selim’in ölüm haberini bir dostuna verdikten sonra düşünceleriyle sokakta başbaşa yürür. Oğuz Atay, Turgut’un duygusal yoğunluluğunu ironikleştirir.
Oğuz Atay en ciddi anların zihnindeki komik karşılıklarını / simgelerini bulmada çok başarılıdır. Onun ironik bir anlatımla çizdiği alaycı, neşeli, güldürücü adam görüntüsünün arkasında son derece kırılgan ve ürkek birisi gizlidir. Roman boyunca mizah ve hüzün, ironik anlatımla yan yana gelir. Romanda ironinin bulaşmadığı tek yer Selim ile Günseli’ılin aşkının anlatıldığı bölümdür. Bu bölümde Atay’ın alaycı tonu yerine duygulu bir tona bırakır.
Tutunamayanlarda olaylar zinciri bulunmadığından yazar anlatımı bireyin iç dünyasında yoğunlaştırır. İç dünyayı kesintisiz anlatabilmek için çağdaş roman tekniklerini kullanır. Bu tekniklerin başında ‘bilinç akımı’ gelir.
Oğuz Atay Tutunamayanlar romanında bilinç akımı tekniğiyle çağdaş batı romanının modem anlatım araçlarından ‘Kolaj’ tekniğini de bolca kullanır. İlk bakışta roman dokusuna aykırı gibi gelen ama ana tematiğin bir parçası olan bir metnin dokuya katılması diyebileceğimiz kolaj, Tutunamayanlarda özellikle kurmaca şarkıların ve şarkı açıklamalarının olduğu bölümlerde görülür ve bireyin bilincinin olduğu kadar bilinçaltının da aydınlığa çıkarılmasında yardımcı bir tekniktir.
Üslûp ve Dil Özellikleri
Tutunamayanlar romanına üslûp ve dil özellikleri açısından baktığımızda ‘kurgu’ ve ‘anlatım’ düzlemlerinde görülen yenilik denemelerinin burada da söz konusu olduğunu görürüz. Atay’ın amacı, yazdığı romanla bir dil ustası olduğunu kanıtlamak değildir. Aksine romanda dil ve söylem karmaşasıyla karşı karşıya geliriz. Geleneksel bir düzenin bir anlaşma aracı olan dil, Tutunamayanlarda ise anlaşamama aracına döner. Romanda kimse birbirini dinlemez, her kafadan bir ses çıkar.
Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar da kullandığı dil, iki özelliği içinde barındırır: Bir yandan kahramanlarıyla özdeşleşen, onlarla arasında duygusal bağlar kuran, diğer yandan da anlattıklarının gülünç hale getirilmeden, parçalanıp çarpıtılmadan ciddiye alınamayacağım farkında olan bir dildir. Tutunamayanların başka dillerin taklidi, parodisi olarak yazılması, duygunun abartılarak gerçeğin kırılması ve okurun ucuz duygusallık taklidiyle karşı karşıya bırakılması hep bu yüzdendir.

Oğuz Atay Tutunamayanlarda yeni bir üslûp denemesine girişerek dille, kelimelerle adeta oyun oynar. Alışılmışın dışında üslûp ve dil özellikleriyle romanda, postmodernizmin ‘kuralların bozumu’ anlayışı benimsenir. Oğuz Atay eserinin organik bütünlüğünü bozacak her yöntemi özgürce kullanır. Kelimeler olmadık yerde birleştirilir, bir cümleye değişik zamanlar sıkıştırılır, paragraflar arası mantıksal ilişkiler bozulur, değişik satır düzenlemeleri yapılır ve noktalama işaretleri alt üst edilir. Günseli’nin ağzından Selim’le yaşadıkları aşkın anlatıldığı 15. Alt bölümde 73 sayfa boyunca hiçbir noktalama işaretinin kullanılmaması bu bakımdan ilginç bir örnek teşkil eder.